...sevgili günlük...
Ağzından çıkan lafı kulaklarının duymadığı, söylediklerini işittiğimde, "nasıl bunları düşünüyor, yetmez bir de cümle haline getirebiliyorlar?" diye rahatsızlık duyduğum insanlar topluluğunun içinde, konuşmak boşuna bir çabadan başka bir şey değildi. Ben de, ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam ya da geçmişte olup bitenlerle ilgili ne düşünmüş ne hissetmişsem yazmaya başladım. Yazdıkça rahatladım. Rahatladıkça, yazmayı daha çok sevdim. Yazmanın konuşmaktan daha samimi, net bir durum...
... yâni ben... yâni sen...
Telefonda konuşurken; önündeki kağıda desen çizmek, "kırk yıllık imzamı değiştirsem, ne olur?" çalışmaları yapmak. En sevdiğin deftere, kenar süsü yapmak. Kendini, nedensizce grafik ve estetik kaygı taşırken bulmak. Televizyondaki ana haber bültenini, yılların alışkanlıklığıyla alınmış gazetedeki harflerin içini doldurarak dinlemek. Lokantada, İstanbul usûlü zeytinyağlı yaprak sarmanı beklerken, peçetedeki desenleri, keçeli kalemle belirginleştirmek. İşyerinde, Solaire oynamak ve içten içte dilek tutup,...
... ve huzur...
Uzun yürüyüşler yapıyorum sabahları. Kendimi güvende hissettiğim için ya da hissetmek için, hep aynı yolları kullanıyorum. O yollardaki her bir çiçeği, ağacı, sakin sakin uyuyan köpekleri, yol kenarlarında hızlı hızlı yürüyen kedileri tanıyorum. Bildiğim bu yolların sonu, denize varıyor. ************** El emeği, göz nuru olduğu taa uzaktan bile anlaşılan iğne oyasının çevrelediği, kırmızı yemenisiyle son derece dikkat çekici. Kim ki...
Ne olacak canım, anlaşırız, sığışırız şu kadar metrekarelik yere. Aslolan beraber olmak isteyişimizdir, gerisi teferruat... 20 yıl 30 yıl belki de daha fazla, tanımadığınız, aynı şehirde bulunmadığınız, aynı dolmuşa, otobüse, vapura binmediğiniz; belki denizi bile bilmeyen; paralarınızın birbirinizin eline değmediği biriyle karşılaşıveriyorsunuz, herhangi bir yerde, zamanda, bir yolculukta. Çakışıyor bir şeyler aranızda ve ortak hayata giriveriyorsunuz. Düğün, dernek, hoş zamanlar derken; bir...
... sevişemiyoruz bile...
Yoğun telefon trafiği, yetişmesi gereken işlerin tatlı gergin telaşı, bazen huzursuz ama çokca da gülerek geçen işgününün sonunda sığınağıma, evime geliyorum. -Zaten ben ya işte, ya evdeyim...- Bildik, alışıldık işleri hallediyorum.. Üzerimi değiştiriyorum, en azından sütyenimi çıkartıyorum -ki bu büyük rahatlık- elimi yüzünü yıkıyorum. Sonra elde, dolapta ne varsa yemek hazırlıyorum. Kendime değil, ergene. Ne iyi ki ergen, bazen geceyi film izleyerek...
...kediler ve insanlar ve... fark etmiyor...
Siz de farkındasınız artık. Uzun zamandır ortalıkta yok. Ben, O unutulmasın diye, zaman zaman eski sohbetlerimizi paylaşıyorum sizlerle. Bu akşam aniden belirdi kapımda. Dinleyen, yazan ve okuyanların bildiği gibi; yine, yel yepelek... Fena şeyler oluyor, sevgili adısoyadı.com, hem de çok fena; diye başladı söze, girer girmez. Merhaba, nasılsın? deseydin önce tatlım. Ne bu feveran? diyebildim soluk soluğa. Zira, sevincim, şaşkınlığım,...
... uslu ol...
Zzzzzrrrrrrrrrrr! Alloooo! Evdeyim, iyiyim, yaşıyom. Sen nasılsın? ..... Haaa, iyiymiş... Kaçamam bu akşam, misafirim var... Misafirimi de kaçıramam! Çok önemli değilse, yarın görüşsek olur mu? Peki güzelcim, öpüyorum kocaman... ........................... Misafir, ev sahibiyle birlikte kaçamaz. Ancak tek başına kaçabilir. Öyle O, yapacak bir şey yok. Aniden gider... Fakat ev sahibinin, misafiri bırakıp kaçması da, pek tercih edilen bir şey olmaz; -tabii, hayatî bir...
... bağzıları başkadır...
"Gazeteci Lisa Howard: Bir devrimcinin sahip olduğu en önemli özellik nedir? diye sorar röportaj sırasında. Che yanıtlar: AŞK. Bu yanıt çok şaşırtmış olmalı ki tekrar etmekten kendini alamaz genç kadın. Aşk? İnsanlık aşkı, doğruluk ve adalet aşkı. Bunları taşımıyorsa benliğinde, gerçek bir devrimci değildir o" der Che. "Ernesto "Che Guevara ya da el Che, (14 Haziran 1928Doğum tarihi[›] - 9 Ekim 1967), Arjantinli doktor, marksistpolitikacı, Küba gerillaları ile Enternasyonalist gerillaların lideri ve...
... ve biz önemsemiyoruz...
Kedilerin kuyruklarına, teneke kutular takıp sürükleyen çocuklar vardı, çocukluğumda... ........................... Merak ediyorum, son nefes verilene kadar geçen o uzun-kısa süreçte ne hissediyor ölenler? ........................... İki kocaman köpeğin, kendilerince oynaşmalarının arasına karışan kedi, karnından aldığı yaralar yüzünden öldü. Hızla gelen motorlu bir taşıtın çarptığı bir başka kedinin, arka ayakları ters dönmüş, ağzından kan geliyordu; öldü. Ana caddede hızla gelen bir...
... ve sen, ben, bizim oğlan.
Son yıllarda yazlarımız çok hareketli geçiyor Esmer'cim. (Bir süredir bana, "Esmer" diye hitabediyor ve bu benim pek hoşuma gidiyor.) Mevsim nedeniyle, sahil beldelerinde değil bu hareketlilik; yaz'ın en olmadık yerlerinde. Üstelik bölge, il, ilçe, köy de farketmez oldu. Olağanüstü bir durumu tanımlarken; "İstanbul'a kar yağdığında, memlekete kış geldiğini anlarız" denir ya; artık öyle değil. Şimdi doğunun, güney doğunun en ücrâ, adını...